05 Ocak 2009

karanlığın ardında ne var?










“Büyük bir boşluk… Bazen midemde hissettiğim, bazense de kalbimde. Simsiyah, büyük bir boşluk… Çoğu zaman bu boşluğun uzağından geçmeye çalışan küçük bir kız var içimde. Ama bazen uçurumun kenarına gidiyor. Boşluğa bakıyor. Biliyor göremeyeceğini hiçbir şey ama yine de bakıyor. Kızıyor bazen bana, onu kaybettiğim için. Uçurumun kenarında, karanlığa bakarken buluyorum onu. Parmak uçları boşlukta, bir milim daha ilerlerse düşecek. Çoğu kez onu kurtarıyorum. Fakat bazen aklımdan sorular geçmiyor değil. Düşse boşluğa diyorum, karanlığın içine… Ne olacak? Karanlığın ardında ne var? Belki de iyi şeyler… Hep korkutuyor karanlık insanları. Ne olduğunu bilmediğimiz için belki de. Hiç tanımadım öyle cesaretli birini. Kimse merak etmiyor mu karanlığın ardında ne olduğunu? Her karanlığın içinde bir aydınlık, her aydınlığın içinde bir karanlık var mı? Cesaretli olmalı mı?”

Bu paragrafı 2003 yazında yazmıştım. Dün gece gördüğüm kötü rüyanın etkisiyle sabah ezanında uyanınca aklıma gelen ilk şey bu paragraftı. Döndüm, döndüm ama uyuyamadım. Böyle zamanlarda en iyisi içindekileri kusmaktır. Kalkıp defteri ve kalemi aldım elime. Başladım yazmaya. Yazdıklarımın tümü yazmayacağım. Başta yazdığım paragrafın neden aklıma geldiğini söylemem gerekirse; gölgelerin gittiği, bulutların dağılmaya yüz tuttuğu şu günlerimde net olarak gördüğüm bazı şeyler var. Biliyorum ki karanlığın ardında ışık yok sadece daha da karanlık var. Zamanla karanlığa alışıyorsun,  sanki her yer aydınlanıyormuş gibi geliyor. Hâlbuki karanlık sadece karanlıktır. Biliyorum…